Kalem ve Hikmet
Aldım kalemi elime bir şeyler yazayım diye. Kalem elimde ne yazayım diye epey bir zaman düşlündüm. Bir hayli ne yazacağımı bilmez halde düşünürken yazacağım konunun ellerimin arasında olduğunu fark ettim. Ellerimin arasında olan ise kalemdi.
Evet, kalem hakkında çok şey yazılıp çizilen hatta bir surenin adı (Kur’an’da 68. Sure 52 ayet) olan kalem. Bilimin temeli, bilginin devamlılığı, öğrenmenin en önemli aracı, hayatın kolaylaştırıcısı ve ana direği olan kalem. Bilim ve bilgi yazı ile var olur ve varlığını devam ettirir. Gelişimini de yine yazı ile gerçekleştirmektedir. Yazı olmazsa ilim ve bilgi mevcudiyetini devam ettiremez ve gelişimini de sağlayamaz.
Atalarımız “Söz uçar yazı kalır” demişler. Yazı olmazsa ilim ve bilgi, sözler ve kelimelerle yapılmak zorunda kalır. Sözle aktarılan ilim gerçekliğini yitirip kaybolup gider. Sözleriyle ilmi aktaran kendi görüşlerine göre aktarır. Dinleyen de kendi kabiliyetine göre anlar. O da başkasına anlatırken kendinden bir şeyler katarak aktarır. Böylece ilim, ilim olmaktan çıkarak hurafelere dönüşen safsata olur. Sonuçta günümüz medeniyeti, teknolojisine ulaşılamazdı.
Yazının bu kadar önemini anladıktan sonra yazıyı meydana getiren en büyük etkene blr bakalım. Yazıyı meydana getiren kalemdir. Nasıl ilim ve bilgi yazıya muhtaçsa yazıda kaleme muhtaçtır. Kalemin olmadığı yerde yazı da olmaz, yazılamaz. Yazı yazılamazsa ilim, bilgi ve medeniyet gerçekleşemez.
Kalem, Yüce Allah’tan gelmiş pek büyük bir nimettir. Eğer o olmasaydı ne bir din dimdik ayakta dururdu ne de hayat düzene girerdi. İlimlerin kaydedilmesi, hikmetlerin yazılması, önceki milletlerin haber ve görüşlerinin tespiti, Allah’ın indirdiği kitaplarının yazılması hep yazı ile gerçekleşmiştir. Yazı da kalemle oluşmaktadır. Eğer yazı ve kalem olmasaydı, din ve dünya işleri yok olup giderlerdi. Ayrıca hayatta gelişmeler ve teknoloji diye blr şey olurdu.
“O, kalemle yazmayı öğretendir, insana bilmediğini öğretendir.” (Alak 96/4) Bildiğiniz üzere bu ayet Peygamberimize (SAS) ilk inen ayettir. Cenab-ı Allah bu Alak Suresinde oku emrinden sonra bilmediklerimizi ve ilmi kalemle öğrendiğimizi bildirmesi pek manidardır. Yazı ancak okumakla kendisini ifade eder ve amacına ulaşır. Okunmayan yazı ne kadar bilgi taşırsa taşısın tozlanarak silinmeye mahkum olur. Bu durum da kalemin önemini bizatihi göstermektedir.
Kalem suresinde de kaleme ve yazıya yemin edilmesi kalem ve yazının önemini Kur’an ikinci bir kez daha göstermektedir. Çünkü ilim ve marifet, kalem ve yazı ile gelişmektedir. İnsan ancak, yazının bulunması, kafadaki düşüncelerin yazı ile tespiti ve kitapların yazılması ve yazılanların okunması ile ilerlemekte ve gelişmektedir. Nitekim tarihte okuma yazma oranı yüksek olan milletlerin, her bakımdan ileri gittiklerini müşahede etmekteyiz. Ayrıca yazma ve okuma aracı olan kalem ve yazıya dikkatin çekildiği Kalem Suresi, Alak Suresi’nin indiği zamana yakın zamanlarda inmesi ile okumak, yazmak ve kalem arasındaki ilişkiye dikkat çekilmiştir.
Şunu da unutmamak ya da belirtmek gerekir ki yazının manasını ortaya çıkartan ve okunduktan sonra sese dönüştüren dildir. Çünkü kalem konuşmaz ama yazının dille okunması sebebiyle konuşma yerine geçmektedir. Zira kalem, dilin yerini tutar da, dil, kalemin yerini tutmaz.
Hayat her şeyin birbirine bağlı olarak devam ettiği gibi ilim de zincirleme olarak aşama aşama gerçekleşmektedir. İlim, öğrenmek ve öğretmekle yapılmaktadır. Öğrenme ve öğretme ancak kalem ile yazıya dönüştürülmesi ile meydana gelmektedir. Kalem öğretme ve öğrenmenin en baş amili iken mamafih layık olduğu değer fark edilememektedir.
İşte hayatımızda da böyle nice değerli ve önemli şeyleri görememekteyiz. Bu sebeple hayatın güzelliklerini farkına varamıyoruz. Bakış açımız sadece yüzeysel ve görünen odaklı olursa yaptığımız işin künhüne tam varamayız. İnceliklerini kavrayamayız. Daha da önemlisi hikmeti idrak edemeyiz. Hz. Musa’nın (AS) Hızır ile yolculuğunda (Kehf 18/60-82) Hz. Musa olayların sadece zahir kısmına bakarak içinde gizlediği hikmeti görememişti.
Öyleyse yazıyı meydana getiren kalem yazının çizgilerinde gizlendiği gibi şu dünyada olan olaylar ve yaşadığımız hayatımızın tümündeki olayların içinde gizlenmiş hikmete ve her şeyin Allah tarafından yaratıldığına dikkatimizi verdiğimiz zaman hayatın manasını, anlamanı kavramış oluruz. Böylelikle hangi halde olursak olalım ehl-i hikmet sahibi olarak dünya mutluluğunu ve huzurunu yakalarız vesselam.
Mesut AKDAĞ