Reklam
Mesut AKDAĞ

Mesut AKDAĞ

Serbest Köşe
[email protected]

O Derse Olur

09 Ocak 2022 - 11:01

Her gün güneş doğar ve batar. Her zaman gece gündüz birbirini takip eder. Biz erken veya geç her sabah kalkar ve günlük ev, çarşı, pazar ve mesleki işlerimizi halletmek için evimizden çıkarız.  Akşam olunca da evimize gelerek erken veya geç uyuruz.
Bu deveranın bozulacağını aklımızın bir köşesine bile getirmeden hayatımızı sürdürüp gideriz. Gece yattığımızda sabah uyanacağımızı biliriz. Güneş batıp kendini karanlıklara teslim edince mutlaka ertesi sabah, güneşin karanlığın esaret zincirlerini kırıp doğacağından hiçbir zaman şüphe etmeyiz.

Hayatımızda bazı başarılar elde ederiz. Bu başarıların kendi bilgi ve gücümüzden kaynaklandığının hükmüne varırız her nedense. Bu başarılarla kendimizi güçlü kuvvetli olduğumuzu ve yapamayacağımız, başaramayacağımız hiçbir işin olmadığını zannederiz. Bu zanla birlikte kendimize kibir, gurur yükleriz. Bu kibir ve gururla bünyemizde aşırı güven ve güç meydana gelmektedir. Fakat bu güç ve kuvvetimize rağmen isteyip de yapamadıklarımız olmaktadır. Hayatımızın bazı anlarında planlarımızın istediğimiz gibi rayında gitmesine imkan sağlayamayız; hasta olmak istemeyiz fakat hasta oluruz. Mutlu anlarımızda zamanın durmasını ve bize mutluluk veren olayın öylece kalmasını isteriz. Vakit bize inat çabucak geçer. Bazen de bela ve musibetlerle çile çektiğimiz anların da çabucak geçmesini isteriz. Zaman ise bir türlü geçmek bilmez. Bazen bir şeyin hemen olmasını isteriz; kışta yazı yazda da kışı yaşamak isteriz. Fakat ne yaz kış olur ne de kış yaz olur. Ne zamanı durdurmaya veya hıphızlı geçmesine ne de mevsimleri değiştirmeye gücümüz yeter. 

İnsanoğlu akıl sahibi olarak imkansız gibi görünen bir çok işin üstesinden gelir. Geçilmez ırmaklara, boğazlara köprü kurarak geçerler. Aşılmaz dağlara ve denizlerin altlarına tüneller yaparak dağları ve denizleri aşarlar. Teknoloji sayesinde her şeyi boyundurukları altına alırlar. Bu güce ve teknolojiye rağmen kendi vücuduna, tabiat olaylarına, yağmuru yağdırıp yağdıramamaya, küçücük bir mikroba söz geçiremez. Maalesef insanoğlu ufacık başarılarıyla kendini avutur. 

İnsanın dert edinmesinde, sıkıntılarının olmasında en büyük etken kaygılarıdır. Kaygı, daha bir şey olmadan önce evham yapıp, negatif fikirler üreterek kötülüğü ve olumsuzluğu düşünmektir. Başladığımız bir işe daha başlamadan kaygıya kapılarak olumsuz düşüncelerimiz neticesinde işlerimizin sonuna gelmeden bırakabiliriz. Başlangıçta kötü olabilir, ortasında işler ters gidebilir fakat kaygıya düşmeden sabır ve tevekkülle işlerimize devam etmemiz gerekir. 
Şunu ifade edelim ki dünyada yaşanan olan her şey insanın kendi kudreti ile olmamaktadır. Ya da insan tabiat olaylarına veya kendi yaşadığı olaylara müdahale etmekte çok az bir rolü vardır. Bu sebeple istediği şeyi istediği zamanda ve istediği şekilde yapamaz. İstediğini istediği zaman ve kusursuz bir şekilde yapan tek Zat vardır. “O, (Allah) göklerin ve yerin eşsiz-örneksiz yaratıcısıdır; bir şeyin olmasını dilediğinde ona “ol!” der, hemen oluverir.” (Bakara 2/117) “Bir şeyi dilediği zaman, O’nun emri o şeye ancak “Ol!” demektir. O da hemen oluverir.” (Yasin 36/82) ayetlerinde görüldüğü üzere istediğini istediği şekilde yapabilen Zat sonsuz kudret sahibi Yüce Mevla’mızdır. Her şey O'nun elindedir. Ancak O dilerse olur. Biz ne kadar çırpınırsak çırpınalım ancak O’nun izin verdiği kadar yapabiliriz. 

“Bütün insanlar toplanıp sana faydalı olmaya çalışsalar, ancak Allah´ın senin için yazdığı faydayı sağlayabilirler. Bütün insanlar, sana zarar vermeye kalksalar, ancak Allah´ın senin hakkında yazdığı zararı verebilirler. Çünkü artık kaderi yazan kalem yazmaz olmuş ve yazdığı yazılar değişmeyecek şekilde kesinleşmiştir.” (Tirmizî, Kıyâmet 59; Ahmed b. Hanbel, Müsned, I/293) hadisinde ve “De ki: Eğer Allah size bir kötülük dilese, sizi Allah’tan koruyacak kimdir? Yahut size bir rahmet dilese, buna engel olacak kimdir? Onlar kendilerine Allah’tan başka hiçbir dost ve hiçbir yardımcı bulamazlar.” (Ahzab 33/17) ayetinde apaçık açıklandığı üzere iyi-kötü, hayır-şer Allah’tan gelmektedir. Fakat şunu iyi bilmeliyiz ki; “Muhakkak ki Allah güzeldir; güzelliği sever!” (Hakim, Müstedrek, I/26.) Peygamberimizin bu hadisiyle Allah'ın güzel  sıfatıyla Allah'ın hiçbir zaman insanlara zalim olmadığını ve şerlerde bile hayır olduğu anlaşılmaktadır. “Olur ki, bir şey sizin için hayırlı iken, siz onu hoş görmezsiniz. Yine olur ki, bir şey sizin için kötü iken, siz onu seversiniz. Allah bilir, siz bilmezsiniz.” (Bakara 2/216) ayeti de bunu perçinlemektedir. 
O halde başımıza gelen musibetlere ve yapamadığımız işlerde olumsuzluğa karamsarlığa düşmeyeceğiz. Yunus'un dediği gibi “Kahrında hoş lütfunda hoş” deyip Allah'a tevekkül edeceğiz. Tevekkül ettiğimiz zaman o zorluklarda, o musibetlerde güzellikleri görerek hayatımızın her zaman güzel ve iyi taraflarının olduğunu ve yaşadığımız her anın zevkine varabilmeyi göreceğiz. 

Mesut AKDAĞ

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum