Reklam
Mesut AKDAĞ

Mesut AKDAĞ

Serbest Köşe
[email protected]

Bereket İklime Adım Atarken

29 Ocak 2022 - 16:26

Hayatımızda hem hoş ve güzel anlar hem de yaptığımız hataların sarıldığı ve telafi fırsatlarını yakaladığımız anları yaşayabilmekteyiz. Güzel ve hoşça vakit geçirdiğimiz zaman dilimlerimizin kıymetini çok iyi bilmemiz gerekir. Güzel, hoş anlarımızın zevkine vararak hazzını ta iliklerimize kadar depolayalım ki hüzünlü zamanlarımızda kederlerimizi dağıtabilelim. O depoladığımız güzel günlerin hazlarıyla hatalarımızın meydana getirdiği hayal kırıklığını ve umutsuzluklarını giderebilelim. 

Hayatımızın güzel ve hoş anlarını ve hatalarımızı maddi ve manevi olarak ikiye ayırabiliriz. Maddi güzelliklerin tekrarını sağlayabiliriz. Aynı şekilde maddi hataların telafisi mümkün olabilir. Fakat manevi güzellikleri ve hazları tekrar yaşayabilir miyiz? Aynı şekilde manevi hatalarımızı ve kaybettiklerimizi tekrar yerine koyabilir miyiz? Maalesef maneviyatta yaşadıklarımızı bilhassa hatalarımızı telafi edebilmemiz biraz zordur. 
Evet hayatımızı şekillendiren, yön veren ve en önemlisi yaşadığımız hayatımızı neşelendiren en büyük etken maneviyatımızdır. Maneviyatımız ne kadar güzel ve güçlü olursa o kadar huzurlu ve mutlu oluruz. Hayata da o kadar tutunuruz. 
Tabii maneviyat denince ilk aklımıza gelecek şey, dini hayatımızdır. Dini hayat iman ile beslenmiş, ibadetlerle yoğrulmuş bir inanç ve yaşayış şeklidir. Maneviyatımızı yani dini hayatımızı daha da güçlendirmek için belli vakit ve zaman dilimleri vardır. Kışın ardından bahar gelip güzellikler ortaya çıkıp adeta doğa yeniden canlandığı gibi günahlarımızla kaskatı olan ve umutsuzluğun ölüm uykusuna yatan kalbimizi diriltecek bahar bereket iklimi bizim için de mutlaka olacaktır. Bizler için büyük bir fırsat olan bu bereket iklimi, içerisinde Allah’ın rahmetinin ve mağfiretinin doruğa çıktığı, af ve tövbe kapılarının ardına kadar açıldığı, sevapların on mislinden ziyade olarak en az yetmiş kat yazıldığı, Regaib, Mi‘rac, Berat ve Kadir gecelerini bulunduran, rahmet ve bereket günleri Recep, Şaban ve Ramazan aylarından oluşan üç aylardır.

Üç aylar geldiğinde Peygamberimiz (SAS) “Ey Allah’ım! Recep ve şabanı bize mübarek kıl, bizi ramazana kavuştur.” (Ahmet b. Hanbel, Müsned, I, 259) duası ile üç aylara başlarmış. Bu dua ile üç ayların bizler için büyük bir feyiz ve mağfiret zaman dilimlerinin olduğunu açıkça bildirmiştir.  Peygamberimiz (SAS) bu duasıyla üç ayların başlangıcı olan Recep ayına manevi bir aşk, şevk ve istekle girip tövbe, zikir, sadaka ve oruç gibi ibadetlerle yoğun bir takva içerisinde geçirerek sevap ile bereketlendirmemiz için gayret etmemizi işaret etmektedir. Recep ve Şaban aylarında bu işleyeceğimiz sevaplarla kalbimizi tüm nefsani arzulardan arındırmış ve şeytanın her türlü isteklerine gem vuracak dirayete ve her türlü hile ve kandırmalarına karşı da daima uyanık kalacak şekilde on bir ayın sulatanı Ramazan-ı şerife girmemizi tavsiye etmektedir. Ramazan-ı şerifin kıymetini, rahmetini ve bereketini bilmeyenimiz yoktur. İşte böyle rahmetin ve bereketin, affın, feyzin en doruğa çıktığı tam bir bereket iklimine dupduru, halis muhlis, tüm kötü emellerden temizlenmiş, her türlü günahlara karşı zırhlanmış bir gönülle girdiğimiz zaman Ramazan-ı şerifi kulluğun en hazzını yaşayarak sevaplar ve hoşnutluklar ile geçirerek üç ayların nihayetinde maneviyatımızı taçlandırmış bir şekilde bitirmiş oluruz.

“Recep Allah’ın ayı, Şaban benim ayım, Ramazan da ümmetimin ayıdır.” (Aclûnî, Keşfu’l-Hafâ, I, 423, Hadis No: 1358) bu hadis-i şerif ise yukarıdaki hadisi-i şerife yaptığımız yorumu kuvvetlendirmektedir. Üç ayların feyzi kademe kademe artarak Ramazan’da ve bilhassa Kadir gecesinde en doruğa çıktığı anlaşılmaktadır. Her şey tedrici yani aşama aşama olmaktadır. Maneviyatı unutup dünya işlerine dalan kalbin birden ahirete yönelmesi zordur. Bu yüzden Allah’ın ayı olan Recep ayında Allah’ın en çok sevdiği ibadet olan tövbe ile başlayıp oruçla takviye ederek günahlardan arınıp ve nefsimizi de temizleyerek üç aylara başlangıç yapmalıyız. Peygamberimizin (SAS) ayı Şaban ayında da peygamberimizin sünnetlerini tatbik edebiliriz. Ümmetin yani biz Müslümanların ayı olan Ramazan-ı şerifte ise Allah’ın rahmetine, afv ve mağfiretine ulaşmak için var gücümüzle kulluğumuzun tüm öz verileriyle aklımıza gelebilecek her türlü ibadetleri tam bir samimiyet içinde yapmamız kolaylaşır. 

Peygamberimiz (SAS), üç aylar geldiğinde manevi hayatında değişikliğe giderek ibadetlerini çoğaltıyor ve dünyaya alakasını azaltıyordu. Önceliği tövbe-i istiğfarını çoğaltmaktı. Sonra geceleri daha çok ibadet ediyor,  teheccüd namazını çoğaltıyor, daha çok sadaka veriyor, bilhassa Şaban ayında çokça oruç tutuyor, kimsenin kalbini kırmamak için çok hassas davranıyor, gece gündüz hep Allah’ı zikrediyordu. 

Evet önümüzde bereket ve rahmet iklimi olan üç aylar bulunmaktadır. Bu gireceğimiz üç aylara Peygamberimiz (SAS) gibi farkındalık yaparak girelim. Dünyaya karşı meylimizi bir üç ay azlandıralım. İbadetlerimizi çoğaltma azmi gayretinde olalım. Bu üç ayları altın bir fırsat bilerek diğer aylardan manevi yönden farklı geçirelim. Farklı geçirelim ki maneviyatımızda bir farkındalık oluşturalım ve böylece kulluğumuzun değerinin farkına varalım ha ne dersiniz?
                                                                                                         
Mesut AKDAĞ

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum