Açlık mı yoksa.....
Bugünlerde ayrı bir sevincin, heyecanın içerisindeyiz. Ağır bir misafiri ağırlamanın telaşındayız. Bu misafiri en güzel şekilde ağırlamak üzere çarşı, pazar, market koşuşturup telaşla alışverişler yapıyoruz. Torbalarımızı hınca hınç dolduruyoruz. Buzdolabını tıka basa doldurup mutfağımızı da envai çeşit yiyeceklerle dolduruyoruz. Sofralarımızı kuş sütü eksik olacak şekilde çeşit çeşit yiyeceklerle donatıyoruz. Misafir geldiği zaman da bütün eş dost, akraba ve yakınlarımızı çağırıp misafirimizle beraber tıka basa yiyoruz.
Evet, herhalde bu misafirin kim olduğunu tahmin etmişsinizdir. Bu misafirimiz on bir ayın sultanı, rahmet, bereket ayı olan Ramazan-ı Şerif ayıdır. Ramazan-ı Şerif'in evlerimize misafir olması demek bir kuş sütü eksik olacak şekilde envai çeşitlerle donan iftar, sahur sofraları demek değildir. Ramazan, rahmetin, bereketin ve feyzin bütün ibadetlerimize, ruhumuza, yaşantımıza nüfuz ettirecek bir hal içine girmek demektir. Özlemle, hararetle beklediğimiz Ramazan ayını sadece evlerimize misafir ederek onu iftarlara hapsedersek Ramazan'ı tam manası ile idrak edememişiz demektir. Ramazan oruçtur. Ramazan'ı ramazan yapanlardan en önemli ibadetlerden bir tanesi oruçtur. Ama, Ramazan ve oruç sadece açlıkla sınırlandırmamalıdır. Oruç, sadece iftarlar ve sahurlarla sınırlı kalmamalıdır. Bilakis oruç, bedenimizin aç kalmasından ziyade ruhumuzu doyurmaktır. Günahlarla kirlenmiş, gaflet bataklığına batmış olan ruhumuzu arındırıp güzel hasretlere donatmaktır.
Fakat günümüzde orucu sadece açlıkla sınırlandırdık. Bu sebeple Ramazan ayının rahmetinden feyizlenemeyerek maneviyatımızı dolduramıyoruz ve doyuramıyoruz. Orucu açlıktan sıyırıp manevi doygunluğa çıkarmak için Ramazan'ı ev hapsinden kurtarıp gönüllerimize kalplerimize ruhumuza paşalar gibi misafir etmeliyiz.
Gönüllerimize ve ruhumuza Ramazan ayını nasıl misafir edeceğiz?
İlk önce Ramazan Kur'an ayıdır. Ramazan ayının fazileti, rahmeti içinde Kur’an’ın inmesi sebebi iledir. Hak ile batılı ayıran, insanlar için hidayet kaynağı olan kitaptır Kur’an. “O (sayılı günler), doğruyu eğriden ayırma, gidilecek yolu bulma konusunda açıklamalar ve insanlara rehber olarak Kur’an’ın indirildiği ramazan ayıdır.” (Bakara 2/185) Bu ayeti kerimede Ramazan ayının rahmet, bereket, feyiz ile mübarek olmasının sebebini kendi içinde Kur'an'ın inmesi sebebiyle olduğu anlaşılmaktadır. Madem Kur'an Ramazan'a bir kutsallık, bir değer atfediyor, o zaman bizler de başta mukabeleler olmak üzere bu ramazan ayında bol bol Kur'an okuyup onu anlayıp idrak edip Kur'an ahlakıyla ahlaklanıp Kur'an'ın feyzini gönüllerimizde hissetmemiz gerekmektedir.
Ramazan ayı, oruç ayıdır. Orucu sadece midemize değil gözlerimize, kulaklarımıza, dillerimize, ellerimize, ayaklarımıza ve kalbimize tutturmalıyız. Gözlerimizi haramdan sakındırarak, kulaklarımızı kötü sözlerden uzaklaştırarak, ayaklarımızı camilere ve mescitlere koşturtarak, kalbimizi de zikir, tesbih, tefekkür ve tevekkül gibi ruhani hazlarıyla güzellik ve iyiliklerle doldurarak manevi doygunluğa vararak oruçlarımızı bu organlarımıza tutturmuş oluruz.
Ramazan ayı, verme, paylaşma, iyilik, şefkat ve merhamet ayıdır. En yakın çevremizden başlayarak muhtaçlara sadece zekat ve fitre değil gönlümüzden kopan sevgi, merhamet şefkatle para, yiyecek gibi her türlü ihtiyaçlarını karşılayıp elimizdekileri paylaşmalıyız. Şaşaalı iftarlarımıza yalnız bizim gibi zenginleri veya akrabalarımızı değil fakirleri muhtaçları çağırarak onların gönüllerini sevindirmeliyiz.
Ramazan ayı, saadet ve huzur kaynağımızdır. Bu huzur ve saadeti birbirimiz arasındaki kırgınlıkları unutup barışarak bir olup kardeş olarak elde edebiliriz.
Evet, Ramazan ayı, bütün güzelliklerin yaşandığı rahmet ve feyiz ayıdır. Eğer Ramazan ayını sadece açlık ve iftarlara indirgemeyip gönüllerimize misafir edersek o Ramazan'ın Rahmetini, feyzini ve diğer bütün güzelliklerini doyasıya yaşarız ve iliklerimize kadar hissederiz.
Ramazan'ın rahmetinin Feyzinin üzerinize olması dileklerimle.
Mesut AKDAĞ